Hamileliğin dokuz ay sürdüğü söylense de, bizler hamileliği haftalar ve günler halinde izleriz. Tahmini doğum tarihi, son adet döneminin ilk gününden itibaren 40 hafta veya 280 gün olarak hesaplanır. Kadınların sadece yüzde 4'ü (25'te 1'i) tahmin edilen tarihte doğumunu gerçekleştirir.
Gebeliğin normal süresi 37 ila 42 haftadır, ki bu "term" olarak adlandırılır. Uzun süreli hamilelik olarak da adlandırılan postterm hamilelik, son adet döneminin ilk gününden itibaren 42 hafta veya 294 günden fazla uzayan gebeliktir. Gebeliklerin yüzde 10’u postterm olur.
Doğrulanmış tarih; gebeliğin gerçekten postterm olup olmadığını anlamak için esastır. İdeal olarak, gebeliğin erken dönemlerinde doğru bir gebelik yaşı belirlenir. Adet dönemleri düzenli olan kadınlarda, tarih genellikle son adet tarihine (SAT) ve fiziksel (pelvik) muayeneye göre güvenilir bir şekilde hesaplanabilir.
Uzun veya düzensiz adet döngüsü olan kadınlarda, yumurtlama zamandaki değişiklikler, son adet tarihine bağlı olarak gerçek gebelik süresinin hesaplanmasında hatalara yol açabilir ve bebeğin zamanının fazla veya az tahmin edilmesine yol açabilir.
Eğer periyotlar düzenli değilse veya SAT ile ilgili belirsizlik varsa veya kadının rahminin büyüklüğü son adet tarihine göre beklenenden daha büyük veya daha küçükse, fetusun yaşı ve tahmini doğum tarihi en iyi ultrason bulgularına göre tahmin edilebilir. Bu tahmin, hamileliğin erken döneminde yapıldığında en doğrudur (yaklaşık 20 gebelik haftasına kadar); Gebeliğin son yarısında yapılan ultrasonlar, fetüs yaşını ve doğum tarihini tahmin etmek için daha az güvenilirdir.
Yanlış belirlenmiş gebelik yaşı, günü geçmiş gebeliğin en yaygın nedenidir. Doğru tarihlenen gebeliklerde, postterm gebelik nedeni genellikle bilinmemektedir. Görülme sıklığı ilk gebeliklerde ve daha önceki gebeliği postterm olan kadınlarda daha yüksektir. Genetik faktörler bir rol oynayabilir. Bir çalışma, kendileri postterm doğan kadınlarda riskin arttığını göstermiştir.
42 haftanın ötesinde devam eden hamilelik, fetus ve anne için bazı riskler taşır.
Fetüs için riskler:
- Ölü doğum veya yenidoğan ölümü - Ölü doğum veya bebek ölümü insidansı, postterm gebeliklerde artmıştır. Bununla birlikte risk 1000 doğum başına 4 ila 7 ölümle nispeten düşüktür. Buna karşılık, 37 ila 42 hafta arası gebeliklerde ölü doğum veya bebek ölümü riski 1000 doğum başına 2 ila 3'tür.
- İri bebek - Postterm fetüsler genellikle son tarihten sonra büyümeye devam eder, bu yüzden daha büyük vücut büyüklüğü ve makrozomi ile ilgili komplikasyon geliştirme olasılığı yüksektir (makrozomi 4500 gramdan fazla bir bebek olarak tanımlanmaktadır). Komplikasyonlar, uzamış doğum eylemini, doğum kanalından geçmekte zorlanmayı ve omuz takılmasına bağlı doğum travmasını (örneğin, kırık kemikler veya sinir yaralanması) içerebilir.
- Fetal dismaturite - Bazı postterm fetüsler miadı dolduktan sonra kilo almayı keser. "Olgunlaşma bozukluğu" veya "olgunluk sonrası" sendromu, miad sonrası uterustaki kilo artışı durduktan sonra fetusun kilo artışının devam etmesini ifade eder. Genellikle plasentadan fetüse kan akımında yetersizlik sorununa yol açar.
Doğumdan sonra, bu bebekler kendine özgü bir görünüme sahiptir. Kolları ve bacakları uzun ve ince olabilir. Derileri kuru ve parşömenimsi olabilir bazen de soyulabilir ve mekonyum ile boyalı olabilir. Deri, özellikle uyluk ve kalçalarda gevşek görünebilir. Kafa derisi saçı daha uzun veya daha kalın, tırnaklar uzun olabilir. Genelde çok uyanıktırlar ve "geniş gözlü" bir görünüme sahip olabilirler.
Postterm bebeklerin uzun dönem büyüme ve gelişme, zeka gibi özellikleri incelendiğinde zamanında doğan bebeklerle benzer özelliklere sahip olduğu izlenmiştir.
- Mekonyum aspirasyonu: Term sonrasında, bebeklerin amnion sıvısına mekonyum olarak adlandırılan bir bağırsak hareketi yapma olasılığı daha yüksektir. Fetus strese girerse mekonyumlu sıvıyı soluma riski vardır. Bu durum bebek doğduğunda bazı akciğer ve solunum problemlerine yol açabilir.
Anne için riskler
Anne için riskler daha büyük fetüslerin boyutlarıyla ilişkilidir. Doğum sırasındaki zorluklar ve vajinal doğumda perine (vajina, labia ve rektum dahil) yaralanmalarındaki artış ile beraberdir. Artmış kanama enfeksiyon ve çevre organ yaralanmalarıyla birlikte sezaryan oranlarında artışı da beraberinde getirir.
Doğum öncesi fetal izleme :
Çoğu durumda, sağlık personelleri miadını dolduran fetüsler için sağlığı hakkında bilgi veren bazı testler önerecektir. Bu testler 41. gebelik haftasında veya sonrasında başlar. Birçok uzman, amniyotik sıvı hacminin ölçümü de dahil olmak üzere haftada iki kez test önermektedir. Test, fetüsün kalp atış hızının bir fetal monitör (nonstress test olarak adlandırılır) kullanarak gözlemlenmesi veya bebeğin ultrasonla (biofiziksel profil olarak adlandırılır) aktivitesinin gözlenmesini içerir.
- Nonstress testi - Nonstress test, bebeğin kalp atış hızının annenin karnına yerleştirilmiş küçük bir cihazla izlenmesiyle yapılır. Cihaz, genellikle 20 ila 30 dakikalık bir süre zarfında bebeğin kalp atış hızındaki değişiklikleri ölçmek için ses dalgaları (ultrason) kullanır. Normalde, bebeğin başlangıç kalp atış hızı dakikada 110 ila 160 atış arasında olmalı ve test sırasında birkaç kez 15 saniye boyunca dakikada en az 15 atış kadar artmalıdır.
20 dakikalık bir sürede iki veya daha fazla fetal kalp atış hızı artarsa ("ivmelenmeler") görülürse test güven verici ("reaktif") olarak kabul edilir. 40 dakika boyunca izlemeden sonra bu artışlar gözlenmezse ileri test yapılması gerekebilir.
- Biyofiziksel profil - Fetusun sağlığını değerlendirmek için biyofiziksel profil (BPP) puanı hesaplanır. Beş bileşenden oluşur: nonstress test ve dört fetal parametrenin ultrason ölçümü: fetal vücut hareketleri, solunum hareketleri, fetal tonus (bir kolun, bacağın veya omurganın bükülmesi ve uzatılması) ve amniyon sıvısı hacmi. Her bileşen ayrı ayrı puanlanır, normalse 2 puan ve normal değilse 0 puan. Mümkün olan azami puan 10'dur. Bazen testin nonstress test bileşeni ihmal edilir. Bu durumlarda, mümkün olan maksimum puan 8'dir.
Amniyotik sıvı volümü biyofizik profil için önemli bir parametredir. Çünkü oligohidroamnios olarak da adlandırılan düşük volüm plasental dolaşımda yetmezliğin bir göstergesi olabilir. Amniyotik sıvı seviyesi kısa bir süre içinde, hatta birkaç gün içinde azalabilir.
Doğum eylemini teşvik etmek
Postterm bir gebelikte doğum için uygun zaman belirlemek bazen zordur. Sağlık personeli ve kadın, hamileliği sürdürmenin risklerini ve yararlarını, doğum öncesi test sonuçlarını ve rahim ağzının durumunu (uterusun vajinaya açılan alt kısmı) göz önünde bulundurmalıdır. Normalde rahim ağzı hamileliğinin sonuna doğru açılmaya ve incelmeye başlar. Serviksi incelmemiş ve açılmaya başlamamış kadınlarda doğum eyleminin başlatılması daha uzun sürer.
Çoğu sağlık personeli, doğum 41-42. Gebelik haftalarında kendiliğinden başlamazsa doğumun başlamasını uyacaktır. Biz genellikle 40. haftadan sonra doğumu gerçekleştirmeyi tercih ediyoruz. Serviksi uygun olmayan bir kadın için, doğrudan servikse veya vajinaya uygulanan bir ilaçla doğum indüklenebilir, (halk arasında SUNNİ SANCI olarak bilinir) bu da serviksin yumuşamasına ve genişlemesine neden olur. Bazen ilaçlar ağız yoluyla verilir. Servikal değişim ayrıca foley kateter ampulü gibi mekanik yöntemler kullanılarak da yapılabilir.
Rahim ağzı uygun olanlar dahil çoğu kadında rahim kasılmasını teşvik eden bir intravenöz ilaç (oksitosin) gerekecektir; rahim kasılmaları ayrıca serviksin genişlemesi ve silinmesini de uyarır. Doğum indüksiyonu serviksi tamamen genişletmiyor ve etkilemiyorsa veya bebeğin hızlı bir şekilde doğmasını gerektiren komplikasyonlar ortaya çıkarsa, genellikle sezaryen doğum yapılır.
Bazı hastalar özellikle fetus makrozomik ise (yaklaşık olarak 4500 gramdan daha büyük) veya eski sezaryenli ise sezaryen doğum yapmayı tercih edebilirler. Sezaryen doğumunun risklerini ve yararlarını anlamak ve bu sorunları prosedürü uygulayacak olan doktorla tartışmak önemlidir.